Tarım Kaynaklı İklim Değişiklikleri

Tarım Kaynaklı İklim Değişiklikleri

 

2050 yılında Dünya’nın 9.5 milyarlık insan nüfusunu beslenmesi gerekecek. Tahminlere göre nüfus artışı gıda arzında %60 ile %100 arasındaki artışı da beraberinde getirecek. Yani önümüzdeki 35 yıl boyunca son 10.000 yılda ürettiğimizden daha fazla gıda üretmeliyiz.
1959 yılında ekonomistler 1970-1980 arasında, özellikle Hindistan’da olmak üzere milyonlarca insanın yetersiz beslenmeden dolayı hayatını kaybedeceğini öngörüyorlardı. 1960 ile 1990 yılları arasında Asya kıtasında %60’lık bir nüfus artışı olmasına rağmen alınan kalori seviyesinde %30’luk bir artış sağlandı. Daha verimli tohumların islah edilmiş olması, gübre teknolojisinin gelişmesi, gübre kullanımının yaygınlaşması ve tarımda modernizasyon sayesinde hasat miktarında kayda değer artış yaşandı. Bu gelişmeye “yeşil devrim” ismi verildi.
1965-1985 arasında tahıl, yağ tohumu, sebze ve meyve üretimininde %56’lık bir artış gerçekleşti. Fakat 1985-2005 arasındaki %28 daha fazla üretim yapıldı. Yani üretimdeki artış 50 yıl öncesine kıyasla azalma gösteriyor.

Biyoteknolojideki yenilikler sayesinde genetiği değiştirilmiş tohumların üretilmesi gıda üretimini arttırmaya yarayacak bir gelişme olarak öne sürülse de teknolojinin insan sağlığı, doğanın dengesi ve ülkelerin ziraat ekonomisi üzerindeki etkileri tartışma konusu olmayı sürdürüyor. Yeni açılan arazilerin %80’i ormanların talan edilmesiyle gerçekleşiyor. O yüzden yeni tarla açmaya devam etmektense hali hazırda tarıma ayrılmış arazilerin verimliliğinin arttırılması gerekiyor. Küresel ısınmaya neden olan sera gazı salımında en büyük paya %25’lik bir oranla enerji üretimi sahipken, tarım ve hayvancılık %24’lük pay ile ikinci sırada. Tarım ve hayvancılığın CO2 dışındaki sera gazı (NO2, CH4) salımlarının ise %56’sından sorumlu olduğu biliniyor. Aşırı sulamaya bağlı yer altı sularının seviyesinde azalma görülüyor. Örneğin Konya Havzası’ndan yer altı sularının her yıl 20-90 cm arası azaldığı tespit edilmiş durumda. Ayrıca bilinçsiz sulama toprakların tuzlanmasına, dolayısıyla verimin düşmesine neden oluyor. Gübre ve zirai ilaçların plansız kullanımı nedeniyle su kaynakları kirleniyor. İzmir, Bornova’da tarım arazilerinde aşırı kimyasal kullanımına bağlı olarak yer altı sularında azot konsantrasyonunun kabul edilebilir seviye olan 45mg/L seviyesini aştığı tespit edilmiş. Nevşehir-Niğde bölgesi yeraltı sularında da azot konsantrasyonunda artış ve tarım ilacı kalıntıları gözlenmiş.

Gelecekte baş gösterecek bir gıda krizinden sakınmak için dünyanın yeni bir yeşil devrime ihtiyacı var. Hassas tarım teknolojileri bu noktada gelecek vaad eden bir çözüm olarak sunuluyor. Doğru zamanda doğru yerde doğru uygulamanın yapılması şeklinde özetlenebilecek hassas tarım yöntemlerinin verimliliği arttırdığı gibi maliyetleri de düşürebildiği biliniyor. Böylece çiftçinin üzerindeki maddi baskılar doğal kaynakların üstündeki aşırı kullanım kaynaklı baskıların azaltılması mümkün oluyor.

Gıda üretim zincirinin en başında bulunan çiftçilerin üretim aşamasında aldıkları kararları en isabetli şekilde verebilmek için birçok parametreyi bir arada değerlendirmesi gerekiyor. Örneğin “sulama, gübre kullanımı ve ilaç uygulaması ne zaman yapılmalı?”, “tohum ve hasat için uygun dönemde miyiz?”, “aşırı yağış, dolu , kuraklık gibi afetlerle karşılaşma riskim nedir?” ve benzeri sorulara cevap arayan çiftçi yardıma ihtiyaç duyuyor. Benimhavam.com ekibi olarak çiftçilerin tarımsal faaliyetlerine yönelik kararları verirken referans alabileceği bir karar destek mekanizması sunuyoruz.